Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) ve Dünya Bankası işbirliği ile yürütülen Çukurova Kritik Altyapı Risk Değerlendirme Projesi’nin ikinci çalıştayı Adana Hilton Oteli’nde 1 Haziran tarihinde düzenlendi.
2016 kışında yaşanan Mersin selleri ve elektrik kesintilerinin de gösterdiği gibi Çukurova bölgesinde bulunan ve ulusal/uluslararası üretim ve ticareti sağlayan tesislerde hem fiziksel hasar hem iş kaybı yaşanabilmektedir. Bölgede planlanmış ancak henüz devreye girmemiş enerji ve lojistik altyapılar ve artan iklim değişikliği etkileri göz önüne alınarak bu kayıpların artacağı ön görülmektedir.
ÇKA Genel Sekreteri Dr. Lutfi Altunsu: uzun vadeli planlarda İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra Türkiye’de metropol bölge olabilecek tek potansiyel bölge olarak değerlendirilen Çukurova’nın sürdürülebilir bir üretim yapısına kavuşabilmesi için risklerin de hesaba katılmasının gerekli olduğunu vurgulayarak, can ve mal kaybına neden olan doğal olaylar olarak görülen afetlerin aynı zamanda sürdürülebilir üretimi, bölgenin rekabet gücünü ve ekonomik performansını olumsuz yönde etkilediğini belirtti. Bu çabaların bölgenin Avrupa ve Asya/Orta Doğu arasında bir enerji ve lojistik ussü olma özelliğini koruması açısından da önemli olduğunu belirten Altunsu, “Bu amaçla projenin hedefleri enerji ve lojistik sektörlerindeki kritik altyapıları belirlemek, sektör ölçeğinde jeolojik ve hidrometeorolojik tehlikelere karşı risk analizi yapmak ve direnç arttırmaya yönelik öneriler üretmektir.” dedi.
Altunsu, “Japonya-Dünya Bankası Programı” kapsamında finanse edilen projenin Türkiye’deki pilot projelerden biri olduğunu ve kurumların rekabetçiliğin arttırılması için direnç arttırmaya yönelik çalışmalar planladıklarını sözlerine ekledi.
Proje üslenici firma Acclimatise’ın sahibi Dr. Richenda Connell, proje ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Yaptığımız araştırma sıcak hava dalgaları ve seller gibi iklimsel olayların daha sık oluşmalarından dolayı depremlerden daha çok hasara yol açacağını gösteriyor. Iklim değişikliğine bağlı olarak sıklığın daha da artması bekleniyor. Araştırmamız yaşanan kayıpların çoğunun fiziksel hasardan değil, iş kaybına bağlı olduğunu ve sadece bölgedeki tesisleri değil tesisin tüm üretim/tedarik zincirine etki ettiğini gösteriyor. Bu tür olaylara daha dayanıklı olarak bölge hem rekabet gücünü arttırabilir hem de uluslararası enerji ve lojistik merkezi olarak repütasyonunu güçlendirebilir.”
Proje ekibinde yer alan Boğaziçi Üniversitesi emekli öğretim üyesi Jeoloji Mühendisi Mustafa Erdik ise: “Depremler daha seyrek olmakla birlikte, meydana geldiklerinde maruz kalan kritik alt yapıda oluşacak hasar ve mali kayıp yaratabilmektedir: tesis bünyesindeki elemanların fiziki kırılganlıklarına ve ve hasargörebilirliklerine bağlı olarak şekillenecektir. Her ne kadar toplam kaybın (fiziksel ve iş kaybı) tesis değerinin %50'sine varan mertebelerde gerçekleşmesi mümkün ise de, toplam kayıp tutarının deprem tehlikesinin yıllık olasılığı ile çarpılması ile elde edilecek "yıllık mali kayıp" oranları tesis değerinin sadece binde biri (0.001) kadar olacaktır. Nitekim, alt yapı tesisleri için öngörülen kaza ve doğal afet ve sigortası yıllık pirimi ortalama binde beş oranındadır.” şeklinde konuştu.
Adana ve Mersin illerinde afet ve lojistik üzerine çalışan kamu kurumu ve özel sektör temsilcilerinin katılım sağladığı çalıştay süresince, kritik altyapılar için yapılan risk analizleri ve ileriye dönük beklentiler sunuldu, önerilen planlama ve finansal araçlar, tesislerin tasarım ve işletmesine yönelik iyi uygulamalar konuşuldu.